Harput, günümüzden yaklaşık olarak dört bin yıl önce, denizden 1280 m yükseklikte ve bugünkü Elazığ’ın 9 km kadar kuzeyinde, Uluova’ya hakim, birbirinden ayrı bloklar halinde stratejik önemi olan kayalıkların üzerine kurulmuş tarihi bir yerleşim yeridir. Bizans kaynaklarında Kharpote ve Frank tarihçilerin eserlerinde Quartapiert şeklinde geçmektedir. Evliya Çelebi ise, Al-i Osman Defterhanesi’nde “Hasan Ziyad Ülkesi” diye yazılı olduğunu kaydeder. Osmanlı dönemine ait diğer kaynaklarda ve belgelerde Hartabird, daha yaygın olarak da Harpurt veya Harpurd imlasıyla görülür. Ancak XIX. Yüzyıldan itibaren resmi yazışmalarda halk arasında kullanılan Harput telaffuzu benimsenmiştir .
Kültür tarihi içinde üzerinde önemle durularak incelenmesi gereken icra alanlarından birisi de Harput yöresidir demek pek de yanlış olmayacaktır. Özellikle müzikal yapısı ile ön plana çıkan yörenin, tarihi kaynaklarda geçen bilgilere bakıldığında daha da dikkat çekici özellikleri açığa çıkmaktadır. “Nitekim Evliya Çelebi dahi Seyahatnamesinin (Harput)’a ait kısmında (Harputluların çok fasih konuştuğundan) bahseder.” (Akdeniz, 2010: 3) Harput’ta konuşulan Türkçenin, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde yer bulması da Harput’un kültür tarihi içindeki yerini göstermesi bakımından önemli bir kanıttır.
Mevcut tarihi kaynaklara göre Harput’un en eski sakinleri M.Ö. 2000 yıllarından itibaren Doğu Anadolu’ya yerleşen Hurrilerdir. Hurrilerden sonra bölgenin, Hitit hakimiyeti altına girdiğini görmekteyiz. Çok uzun sürmeyen Hitit hakimiyetinden sonra M.Ö. 9. Asırdan itibaren Doğu Anadolu’da devlet kuran Urartular Harput’ta uzun süre hüküm sürmüştür. Bugün bile tarihi heybetiyle ayakta duran Harput Kalesi Urartu devrinin izlerini taşımaktadır. Kale’de kaya içine oyulmuş merdivenler, tünel ve hücrelerle su yolu bulunduğu tespit edilmiştir. M.Ö. 9. Asırdan beri bu kalesiyle müstahkem mevkii olarak bilinen Harput, en az 4000 yıllık bir maziye sahip bulunmaktadır.