Harput Musiki Müzesi
Harput Musiki Müzesi

Harput, 4000 yıllık tarihi geçmişi ile kadim bir coğrafya ya sahiptir. Harput, tarihten günümüze kadar yaşamış topluluklara devletlere bakıldığında çok farklı kültür yapılarını içinde barındırdığı bir yaşam merkezidir. Harput sadece bulunduğu ile veya yakın bölgelere değil tüm Türkiye ye mal olmuş; öğrenme ve eğlenceyi birleştiren, somut olmayan kültür varlığı olarak da UNESCO tarafından tescillenen Kürsübaşı etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır. Öteki âleme intikal eden musikişinasların ve günümüzde yaşayan kültür sanat elçilerimizin emek ve çalışmaları neticesinde bu kültürün içinde doğup gelişmiş ve öne çıkmış mahalli enstrümanlarını geçmişten geleceğe taşımak için Harput Musiki Müzesi’ni oluşturmak ve bütün bu değerleri içerisinde barındırmak, sergilemek amaçlanmıştır.

Musiki, Anadolu Topraklarındaki toplumların inanç ve kültür dünyasında önemli yer tutar. Elazığ Harput müziği yapısı ve icra bicimi Türk müziği içerisinde önemli bir yeri vardır. Türk Müziği, Klasik Müzik ve Harput Müzik tarihinin müzesi Sergi oluşturarak gelecek nesillere aktarılması turistlerin ziyaretine açılarak Harput turizmini canlandırması özel olarak amaçlanmıştır. Müzikle birlikte oldukça zengin halk oyunları da vardır. Halk müziği ve halk oyunları da folklorun konusu olarak toplumsal hayatın başlangıcından bu yana insanlar arasında yakınlaşmanın, birbirlerini tanımalarının ve kaynaşmalarında bir işlev görmüştür.

            Elazığ halk oyunları genelde halay üzerine şekillenmiştir. Örnek olarak şu halaylar verilebilir.

“ Çayda Çıra Oyunu

            Tüm dünyada “Mumlu Dans” olarak bilinen Çayda Çıra Elazığ’ın başta gelen orijinal bir oyunudur. Bu oyun düğünlerde kına gecelerinde ve belli başlı eğlencelerde mutlaka oynanır. Oyunu kadın erkek birlikte veya ayrı ayrı oynarlar. Her iki elde tutulan tabaklar içinde kına ve çamura dikilmiş yanan mumlarla oynanan kıvrak ve neşeli bir oyundur. Oyun sürekli olarak kendi melodisi ile oynanır. Bu oyunun melodisiyle başka bir oyun oynanmadığı gibi, bu oyun başka bir melodi ile de oynanmaz. Bu oyunda oyuncular ellerindeki mum dikili tabakları davetlilere ve seyircilere vermek suretiyle onları oyuna davet ederler. Bu nazik davetle kişi hem onure edilmiş olur, hem de oyunu bilmiyorsa öğrenmesine vesile olunur.

Oyunla ilgili yörede birkaç efsane anlatılmaktadır:

Orta Asya’dan göçler sırasında bir Türk boyu, Harput yöresine gelerek yerleşir. Boy beyinin oğlu Harput sakinlerinden başka bir boy beyinin kızına aşık olur. Birbirlerine yabancıdırlar. İki kabilenin toprakları arasından bir dere akmaktadır. Aşıklar geceleri, çıra (meşale) ile birbirlerine sevgilerini anlatmaya çalışır ve gizliden gizliye buluşurlar. Derken görücüler gönderilir ve kız istenir, iki boy arasında dostluk kurulması amacıyla kız verilir. Düğün hazırlıkları yapılır. Kırk gün, kırk gece düğün yapılarak yenilip içilir. Düğün alayı gelini alıp dönerken, atı ürken gelin derenin coşkun sularına düşerek kaybolur. Bütün aramalara rağmen gelini bulamazlar. Zavallı damat adayı, aramaya gece gündüz devam eder ve ararken ağıtlar yakar.

Elazığ’da bir çayın kıyısına Oğuz boylarından birer aşiret yerleşmiş; bu aşiretlerden iki genç birbirlerini sevmişler. Kız geceleri ışık yakarak oğlana haber verir oğlanda bu ışığı takip edip suda yüzerek gelir, kızla buluşurmuş. Bu gizli buluşmayı kızın babası fark eder ve bir gece kızın yaktığı ışığı söndürür. Suyun tam ortasında kalan genç, bir türlü yolunu bulamaz ve sulara gömülerek boğulur. Bir müddet sonra çıranın söndürüldüğünü gören kız, oğlanın kıyıya çıkmadığını anlayınca, o da kendisini sulara atar. Suyun iki yanında da köylüler meşaleler yakarak suda kaybolanları arar ama bir türlü bulamazlar. Bu hazin hikayenin sonunda “Çayda Çıra” oyunu doğar.

Uluova’yı ortadan ikiye ayıran Harınget Çayı’nın kıyısında bir köyde, köyün ileri gelenlerinden biri oğlunu evlendirir. Düğün dernek kurulur, günlerce şenlik yapılır, çalgı çalınır, yemekler yenilir. Düğünün son gecesine kadar her şey yolunda gitmektedir. Hayat gayet güzel ve mehtap vardır. Ancak birden ay tutulur. Ay tutulması hayra yorulmaz; davetliler bunu uğursuzluk sayarlar, düğünün neşesi kaçar, davetliler tedirgin olurlar. Bu arada damadın annesi Pembe Ana, bu duruma çok üzülür. Ani bir hareketle ortaya atılarak ne kadar mum varsa toplatılıp tabaklara dizer, oradaki insanların ellerine tutuşturur, kendisi de başına geçerek oynamaya başlar. Zifiri karanlıkta her yer birden aydınlanır. Mumların akisleri suya yansır, çalgıcılar bu hareketlere uygun ritimlerle müzik çalmaya, davetliler de coşarak eğlenmeye başlarlar.

Halay Oyunu

Halay; birlik beraberlik yardımlaşma gibi toplu hareket alaydan gelen insan topluluğu ya da devamlılık, süreklilik anlamlarına gelmektedir

Halay bir defada halay olarak çıkmamıştır. Her devirde duyarak oynanan kişi, figürle donatmıştır.

Yörede bu oyuna Harput Halayı ‘da denilmektedir. Bu oyun hem yaşlılar tarafından hem de gençler tarafından zevkle oynanır. Beş kişiden az oyuncuyla oynandığında karakteri bozulur. Melodilerinin zengin ve oldukça ritmik olmasından dolayı gırnatanın dışında diğer sazlarla icrası oldukça zordur. Oyuncu dizisinde başta bulunana “halay başı” veya “ekipbaşı”, söndakine “poçik” adı verilir. Her iki baştaki oyuncunun elinde bir mendil bulunur. Mendil sallamanın özel bir önemi vardır . Oynayanlara ve izleyenlere büyük bir zevk ve ahenk vermektedir. Halayda yedili sekme ana figürdür. Aynı figür Avreş, Fatmalı, Keçike gibi oyunlarda da vardır.

Oyunda eller aşağıda geride önden görülmeyecek şekilde kenetlenmiş olup, omuzlar bitişiktir.

Avreş Oyunu

Oyunun Elazığ dışında başka yerlerde oynandığına rastlanmamıştır. – Yörede “Berber Yaşar Oyunu” olarak da adlandırılmaktadır. Oyunun orjini Harput’tur. Yöremizde asker sevkinin çok olması nedeniyle oyuna askeri hareketler figür olarak girmiştir. Oldukça sert bir oyundur. Bir erkek oyunu olan avreşte oyuncuların dizilişleri halayda olduğu gibidir.

Keçike Oyunu

Oyun yörede “köçekçe” olarak da isimlendirilmektedir. Harput orjinli bu oyun, kızlı erkekli oynanmaktadır. Diğer köçekçelere benzer bir yanı yoktur. Hareketli kıvrak bir oyundur. Oyun en az iki erkek, iki kızla oynanır.

Çepik Oyunu

En az iki kişi ile oynanan çok hareketli ve sert bir erkek oyunudur. İsminden de anlaşıldığı gibi oyunun esası kişilerin karşılıklı ellerini birbirlerine vurmalarına dayanır.

Delilo

Bu oyun Harput orjinlidir. En az iki kişi tarafından oynanır. Ancak, erkekli kadınlı da oynanmaktadır. Oyunun başında bir çizgi halinde duran oyuncular küçük parmaklarıyla tutuştukları kollarını aşağıda tutarlar. Oyun esnasında ritme uygun olarak parmaklar omuz hizasına gelecek şekilde kaldırılır. Oyun figürlerini teşkil eden hareketler daha çok el ve ayaklarda toplanır. Oyunun türküsü vardır. Türkü, sazlarla birlikte oyuna başlarken söylenir. Türkünün bitiminden sonra figürler başlar.

Büyük Ceviz Oyunu

Elazığ yöresi orijinli olan bu oyunun başka bir adı yoktur. Hareketli olan bu oyun genellikle kızlı erkekli oynanır. Çizgi halinde duran oyuncular küçük parmaklarıyla tutuşarak oyunu icra ederler. Türkü söylenirken hareketler hafif, türküsüz bölümlerde ise hareketler ritmiktir.

Tamzara

Orjini Harput olan bu oyun, Elazığ dışında bazı illerde “Tanzara” adıyla değişik figürlerle oynanır. Oyun başlangıcında oyuncular türküsünü söyler. En az iki kişi ile oynanır. Kadınlı erkekli de oynanmaktadır. Oyuncular birbirinin küçük parmaklarını tutmak suretiyle oynarlar. Oyundaki hareketler vücudun baş, el ve ayaklara yüklenmektedir. Tatlı sert bir oyundur.

Fatmalı Oyunu

Oyunun orijini Harput’tur. Yurt sathına yayılmış çok yaygın bir oyundur. Bu oyunun “Fatma” ile “Nuri” adlı iki gencin aşklarından doğduğu söylenmektedir. Oyun kızlı-erkekli gruplar halinde oynanır. Eller omuzlardan tutulup daire çizilerek oynanır. Figürleri yedili sekme üzerine kuruludur. Başlangıcında ritmi oldukça ağır olan bu oyun türkü eşliğinde oynanır. Türkü bittiğinde ritim hareketlenir.

Güvercin Oyunu

Harput’un çok eski zamanlarından kalma orijinal bir oyundur. Bu oyunu herkes kolay kolay oynayamaz.  Bu oyun sadece Elazığ yöresinde oynanmaktadır. Oyun yörede ‘Horum’ veya ‘Horun’ olarak da bilinir. Oyun en az iki kişi ile oynandığı gibi, grup halinde de kızlı erkekli de oynanır. Oyun bir bölümde küçük parmaklarla tutuşarak diğer bölümde ise serbest oynanır. Oyuncular serbest bölümde kolları açık olarak bazen sırt sırta, bazen de kollar belde sağa sola sekerek oynarlar . Oyuncuların her birinin bir elinde beyaz bir elinde kırmızı mendil bulunur. Oyun figür ve melodi yönüyle oldukça zengindir. Oyundaki figürler güvercinin hareketleriyle özleşir. Hareketlerin yoğunluğu baş, omuz, kol, diz ve ayaklarda toplanmıştır. Türkülü bir oyunumuz olup, türkü oyunun başlangıcında oyuncular tarafından söylenir.

Şeve Kırma Oyunu

Harput orijinli bir kadın oyunudur. Erkekler nadir olarak oynarlar. Şeve, kadınların kollarına taktıkları renkli camdan yapılan bir bileziktir. Oyunu oynayan kadınların oyun heyecanıyla dirseklerini yere, sağa sola vurmalarından dolayı birbirlerine çarpan şevelerin kırılmalarından oyuna “Şeve Kırma” adı verilmiştir. Diğer taraftan, oyun genellikle “Isfehan” ve “O Yanı Pembe” türküleri söylenerek oynandığından yörede bu oyun “Isfehan oyunu” olarak da bilinir. Bu oyun yerde ve makatta (sedir) diz çökerek oynanır. Hareketlerin yoğunluğu baş boyun ve kollarda toplanmıştır.

Kılıç – Kalkan Oyunu

Yöremizde güveyi (damat) gezdirilirken iki kişi tarafından oynanan bir erkek oyunudur. Sağ elde dik durumda kılıç, sol elde kalkan tutulur. Oyun yöresel ismiyle bilinen “ezdireşim” melodisiyle başlayıp, “köroğlu” melodisiyle devam eder. Oyunu oynayanların birbirlerine kuvvet ve güç gösterip, üstünlük sağlamaları esasına dayanan sert ve tehlikeli bir oyundur.

Elazığ Çiftetellisi

Yöremizde hem kadınları hem de erkeklerin serbest figürlerle oynadıkları çok yaygın bir oyundur. Çiftetelli türküsü ile söylenerek oynanan bu oyunun melodileri yöremize hastır.

Ağırlama (Ağır Halay Oyunu)

Oyun Harput’ta derlenmiştir. Yörede “Ağır Halay Oyunu” olarak da isimlendirilmektedir. En az iki kişi tarafından oynanan bir erkek oyunudur. Oldukça zarif ve yorucu bir oyundur. Oyuna başlarken aşağıda serçe parmakla tutturulan eller, müzikle dirseklerden yapışık durumda omuz hizasına kadar kaldırılır. Sağ ve sol baştakilerin ellerinde mendil bulunur. Oyundaki figürler kol ve ayaklarda toplanmaktadır.

Oyun arasında coşku katmak maksadıyla oyuncular bazı yörelerde “suda balık yan gider'” türküsünü, bazı yörelerde de “bir oda yaptırdım” türküsünü söylerler.

Çikçiko Oyunu

Genç kızlar tarafından oynanır. Oynayacak kızlar ayağa kalkarlar. Karşılıklı döndükten sonra dizlerinin üstüne çömelirler. Hem türküsünü söyler hem de, ayağa kalkmaksızın çift ayak da çömeldikleri yerden saksağan gibi üç defa zıplıyarak yer değiştirir durur ve el çalarak türkü söylemeğe devam ederler. Tekrar ayni hareketi yaparak oyuna devam ederler. Ayağa kalkan oyuncular kısa bir dönüşten sonra, tekrar çökerek aynı şekilde hareket ederler.                                               

Gelin Oyunu (Gelin Ağlatma, Gelin Çıkarma Havası)

Harput’un eski bir oyunu olup oynanması oldukça zordur. Sadece kadınlar tarafından gelin geldiği gün veya ertesi Subaha Günü (yüz açımı günü) bir veya birkaç kadın tarafından oynanır. Türkülü bir oyundur.

Bıçak Oyunu (Elazığ Zeybeği)

Bu oyunun orjini Harput’tur. Yörede “Elazığ Zeybeği” ve “Sarı Zeybek” olarak da bilinir. Oyunun özünde iki erkeğin bir kız için sahte tavırlarla heyecan yaratan kavgaları anlatılmaktadır. Bu nedenle, oyun iki erkek birde ya kız veya kız kıyafetine sokulmuş diğer bir erkek tarafından oynanır. Erkekler her iki ellerinde tuttukları birer bıçakla oynarlar. Bu bıçaklarla ritme uygun figürler yaparlar. Bıçak aralardan geçer göğse doğru sallanır. Türküsü yoktur. Kadın oyunları kısmında bahsedilen bıçak oyunun şekil bakımından aynısıdır. Ancak besteler arasında fark vardır. Kadınlar tarafından oynanan oyunda üç kişi vardır. Erkeklerin oyununda 3, 4 ,5 kişi olabilir.

Leblebici Oyunu

Elazığ yöresi orijinli bir erkek oyunudur. Kadınlar tarafından da oynanmaktadır. Tek kişinin oynadığı bir oyun olmakla beraber, grup halinde de oynanır. Oynayanlar ellerindeki kalbur ile leblebi yapımını figürlerle anlatırlar. Türkülü bir oyundur. .

bu defa da devenin yularını aşıkı delikanlı çekerek bütün seyirciler de etraflarında olmak üzere davullar gümbürdeye gümbürdeye ve havaya silahlar atıla atıla meydandan çekilip giderler, oyun da sona erer.

Yüzük Oyunu

Yörede “Fincan Oyunu” olarak da isimlendirilir. Bir tepsinin içine 7-12 fincan konulur. Bu fincanlardan birinin altına yüzük saklanır, yüzük oynayacaklar iki kısım olurlar. Bir taraf, içinde yüzük saklı tepsiyi getirir, diğer tarafın önüne tutar.

Diğer taraftan birisi, (bu sizlik), (şu sizlik) diyerek birer birer fincanları kaldırmağa başlar. Hangi fincanın altında yüzük bulunursa fincan saklama sırası bulan tarafın olur.

Fincanları alan taraf, yüzüğü fincanlarda birinin altına saklar diğer taraf, fincanlardan ikisini kaldırır. Yüzük bu fincanların altında bulunursa, yüzük saklama bu defa da bulan tarafa geçer.

Bulunmazsa aramağa devam edilir.

Ancak, üçüncü fincanda yüzük bulunursa, arayan taraf aleyhine 12 sayı yazılır.

Bu şekilde fincan saklamağa ve aramağa devam edilir.

Oyun, yüz sayı alınıncaya kadar devam eder. Yüz sayıyı kazanan oyunu kazanmış olur.

Karşılama

Biri kadın biri erkek kıyafetinde olan iki kişi tarafından hem türküsü söylenir hem de oyunu oynanır.

Cirit Oyunu 

Bu oyun takımlar halinde oynanır. Takımlar sıra ile yapılan seçim neticesinde iki gruba ayrılacak şekilde oluşturulur. Ellerine birer, sol kaba baldırları arasına da birkaç cirit alan oyuncular kendi tarafına atını mahmuzlar ve orada sıraya geçerler. Bu şekilde oyuncular karşı karşıya gelirler. [1]                                                               

Kaynak:

https://elazig.ktb.gov.tr/TR-245749/elazig-halk oyunlari.html

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Elazığ İl Kültür Turizm Müdürlüğü ana sayfası: Kültürel Detaylar, Elazığ Halk Oyunları

[1] https://elazig.ktb.gov.tr/TR-245749/elazig-halk oyunlari.html

Fotoğraflar