Harput Kazım Efendi Türbesi
 Harput Kazım Efendi Türbesi

Musa Kazım Efendi’nin Türbesi, Harput’un Meteris Mezarlığı’nda İmam Efendi Türbesinin yaklaşık 40 veya 50 metre kuzeyinde yer almaktadır. Türbe Kazım Efendi’nin oğlu ve muhipleri tarafından yaptırılmıştır. Türbe, Baldaken tarzda yapılmış olup üst örtüsü beş sütun üzerine oturtulmuş olan bir kubbe ile örtülmüştür. Sütunların arası açık olup üst kısımlarda sütunlar arası kemerlerle kubbeye bağlanmıştır. Kubbenin tam altında bulunan makam bölümü (kabir) zeminde 30 cm yüksekliğinde olup daire şeklinde bir kaide üzerine oturtulmuştur. Mezarın çevresi de yine daire şeklinde bir demir kafesle çevrelenmiştir. Kubbe içerisinde kalem işi bitkisel bezemeler ve dualar ile süslenmiştir.

 

Musa Kazım Efendi Kimdir ?

Musa Kazım Efendi’nin dedesi Harput nüfusuna kayıtlı Kadir Efendi olup, Elazığ Merkez Sün Köyü’nden Harput’a göç etmişlerdir. Kazım Efendi’nin neseb bakımından İmamı Rabbani veya Mevlana Halid-i Bağdadi’nin kardeşi Mahmud’u Sami’ye dayandığı rivayet edilir (Erdem, 2011:29). Lakapları “Iğikoğulları” denilmektedir (Aydoğmuş, 1998:157). Asıl adı Kazım Ağel’dir. Musa mahlasını veren şeyhi Mustafa Naci Efendi’dir. 1896 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Harput’ta yemenicilik yapan Hüseyin Efendidir. Annesi ise Nesibe Hanım, eşi Hatice Hanım’dan dört çocuğu bulunmaktadır(Kıyak, 2012:78).
Kazım Efendi eğitim hayatını Harput’taki okullarda tamamlayıp, en son muallim mektebini de bitirerek Fransızca öğretmenliği yapmıştır. Yöredeki bazı okullarda öğretmenlik hayatına devam etmiş bir yandan da İslami ilimleri, özellikle tasavvuf imini öğrenmek için çaba harcamıştır. Kazım efendi öğretmenlik yıllarında devrin büyük Harputlu tasavvuf âlimi olan İmam Efendinin hem mürşidi olmuş hem de eğitim almıştır. İmam efendinin yanında bulunan Şeyh Sami’nin müridi ve sırdaşı olan Mustafa Naci Efendi ile de gönül bağı kurarak tarikatın usul ve erkânını öğrenir. Sonraki yıllarda öğretmenlik hayatını bırakarak, tamamen kendini tarikata ve tasavvufa vermiştir (Kıyak, 2012:79). Bu alanda kendisini geliştirmiştir. Musa Kazım Efendinin şeyhlik mertebesine ulaşmasında Hocaları İmam Efendi ve Mustafa Naci efendinin çok emeği olmuştur. İmam Efendinin vefatından sonra, İmam efendinin Elazığ yöresindeki birçok köyden müritleri kazım efendinin etrafında toplanmaya başlamıştır. Kazım Efendi öğretmenlik mesleğinden ayrıldıktan sonra hayatını babasından kalan arazilerden ürettiği ürünlerden sağlamaktaydı. Müritlerinden gelen şeyleri gene müritlerine yediren bir hayırseverdi aynı zamanda. Babasının birçok malını, halka tapu edilmesini istemiştir. Çevresinde tanıyan insanlar eğer kazım efendi isteseydi Elazığ’ın en zengini olabilirdi ifadesini kullanmışlardır. Ancak onun hayat felsefesi ise “Dünya malı dünyanın kiridir, mülk ise Allah’ındır” üzerine kurulmuştur.
Kaynaklarda çeşitli rivayetler vardır. İnsanlara eşit yaklaşan, hiçbir ayrım yapmayacak kadar alçak gönüllü olduğu geçmektedir. Hayatında kötü şeyler yaşayan insanlar için onların da bir sınavdan geçtiklerini ve dışlanmamaları gerektiğini, bu sınavı verdiklerinde doğru yolu bulacaklarını ifade etmiştir. Hatta bir rivayete göre “Birgün mevlid-i şerif merasiminden gelirken karşı taraftan bir sarhoş yalpalayarak ilerliyordu, kazım efendi ise yanındaki arkadaşını bırakıp sarhoşun yanına gider, onunla bir müddet konuştuktan sonra tekrar arkadaşının yanına döner. Kazım Efendinin arkadaşı ise bu davranışından hoşlanmayarak Kazım Efendiye ‘Efendi bunlara selam bile verilmez demiştir. Kazım efendi ise arkadaşına dönerek “Baba, bunlar hoştur, iş ki biz hoş olalım. Gidip konuşmasaydım ne karım olurdu. Bunlar düşmüş insanlar Baba, unutma ki tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır (Kıyak, 2012:80)”.
Kazım Efendi hoşgörülü, iyi bir insan olması ve bu iyilikseverliğiyle birçok insana şifa dağıtmasıyla bilindiği kadar eğitimi ile de önemli bir şahsiyettir. Çok iyi bir hattat, resim yapan, yabancı dilleri olan bir ilim adamıdır.
Musa Kazım Efendi 1967 yılında vefat etmiştir. Tabutu Harput’ta çok kalabalık bir topluluk tarafından omuzlarda taşınmıştır. Türbesi bugün Meteris Mezarlığı içerisinde bulunan aile kabristanında bulunmaktadır. Yaşadığı dönemde vermiş olduğu İslami eğitimleri, bilgeliği ve yardım severliği ile şifa dağıtması ile bilinen bu önemli şahsiyetin türbesi bugün yöre halkı tarafından oldukça yoğun ziyaret edilmektedir. Buraya gelen kişiler türbesinde Kur’an okur, dua eder, ailesinde özellikle ruhsal, psikolojik rahatsızlığı olanları, felçli hastaları mezarına getirerek bu hastalara şifa olacağına inanılmaktadır.
Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında şehit- velililer ve Horasan Erenlerinin, Alperenlerin çok büyük rolleri olmuştur. Anadolu Halkıda ezelden beri bu rolü üstlenen Alperenlerin ve din âlimlerinin hatıralarını ebedileştirerek mezarlarına türbeler yapılmıştır. Sadece türbe de değil bu kişileri yörede bulunan taş, su, ağaç vs. kaynaklarla da yörenin inanç kültürüyle beraber kutsallaştırmışlardır. Türbelerimiz geçmişte askeri, ilmi, dini açıdan önemli olan bu zatlara aittir. Bu kişilerin bu topraklar için yaptıklarının unutulmaması için anıtsal mezarlar yapılmıştır. Aslında burada yapılmak istenen Türkleşen ve İslamlaşan bu topraklara bir nevi mühür vurmaktır. Harput Mahallesi’nin de geçmişten gelen inançsal yapısı, büyük din âlimlerini yetiştiren eğitim kurumlarının varlığı Harput’tun tarihi ve sanat eserleri kadar önemli ve kutsaldır. Hala rivayetleri, hastalara dağıttığı şifaları dilden dile gezen bu zatın türbesi için Elazığ ve çevresinden gelen ziyaretçilerin yoğunluğu ve talepleriyle olmaktadır.

Konum
Fotoğraflar