cini-sergisi-harput (13)

MÜNİFE KERKİT

1972 yılı Elazığ doğumlu Münife KERKİT Elazığ Ticaret Lisesi muhasebe bölümü mezunudur. 2000-2014 yılları arasında Kayseri’de yaşamıştır. Bu yılları çeşitli el sanatları kurslarına giderek el sanatlarının birçok dalında ustalaşarak belgelerini almıştır. Çini, makine nakışları, dekoratif el tekstili, tel kırma, Maraş işi, beyaz iş dantel anglez, kurdela nakışı gibi sayısız dalda eğitim aldıktan sonra sıraltı çini boyama üzerine yoğunlaşarak dört yıl Kayseri, bir yıl Malatya olmak üzere üniversite hocaları ve geleneksel çini yapım ustalarından ders alarak eğitim hayatına devam etmiştir. Almış olduğu eğitimler ile geleneksel çini yapımını memleketi Elazığ’da sürdürerek gelecek kuşaklara aktarmak için 2021 yılında Elazığ Halk Eğitim’e bağlı usta öğretici olarak Elazığ Belediyesi bünyesinde çini kursu vermeye başlamıştır. Hala devam etmekte olan çini kursunda onlarca öğrenci yetiştirmiş ve yetiştirmeye gayret eden, geleneksel çini sanatını Elazığ’da yaşatmaya çalışan Münife KERKİT, Elazığ Belediyesi ve Elazığ Halk Eğitim işbirliği ile 2022 yılında Hilalkent Haymeana binasında çini kursu vermeye devam etmektedir.

Tarihi Hacı Kerim Sunguroğlu Konağı alt katında bulunan Harput Sergi salonunda çini sergisi ziyaretçisiyle buluşmuştur. Tarihi konak 1800’lü yıllarda yapılmış ve günümüze kadar çeşitli bakım, onarım ve restorasyonlarla korunarak günümüze ulaşmıştır. Tarihi konağın üst katı Elazığ Belediyesi KUDEB (Koruma Uygulama Denetim Bürosu) alt katı ise Harput Sergi Salonu olarak hizmet vermektedir.

ÇİNİ: Kelimenin aslı Osmanlıca çînî (Çin’e ait, Çin işi) olup porselen sanatını dünyaya tanıtan Çinliler’e izafetle Çin isminden türetilmiştir. Çeşitli biçimlerdeki levhaların renklendirilip sırlanarak fırınlanması sonucu, eriyen sırın çini hamurundan yapılmış levha üzerinde meydana getirdiği koruyucu saydam tabaka çini sanatının esası olmuş ve kullanıldığı mimari süslemeye solmayan bir renklilik sağlamıştır (Yetkin,1993:329).
Mimariye bağlı gelişen çini İslam mimarisinin bezeyici ana öğelerindendir. Eserleri çini ile süslemek ilk kez M.Ö 3000’nin ilk yarısın da Mısır’da Sakkara mezar piramitlerinde görülmüştür. Mısırlılar bu anıtsal yapıları firuze renkli çinilerle süslemişlerdir. Daha sonra M.Ö 12-6 yüzyıllar arası Asurlular renkli sırlı, kabartmalı çiniler kullanmışlardır. Babillilerin İştar Kapısı Mezopotamya çini sanatının en görkemli örneklerindendir. İran’da M.Ö 12-9. yüzyıllar arasında Elam krallarının Susa’daki eserlerinde firuze, sarı, kahverengi, beyaz sırlarla boyanmış figürlü çinilerle süslenmiştir. M.Ö 404-358 yılları arasında Akhamenid saraylarında kabartma figürlü çiniler sürdürülmeye devam etmiştir. Büyük İskender’in M.Ö 4. yüzyılda Yakın Doğu’yu istilasından sonra yapılarda çini kullanımı son bulmuştur. Anadolu’da ise M.Ö 8-6. yüzyıllar arasında Firiglerin hafif kabartmalı pişmiş toprak plakaların üzerine çiniye benzer şekilde boyayarak süslediklerini görülmektedir. Anadolu’da ilk sırlı çini kullanımı 10. yüzyılda İstanbul’da Bizans mimarisinde çok sınırlı olsa da görülmektedir (Öney, 1987: 13). Türk sanatında iç ve dış mimarinin en önemli süsleme unsuru olarak kullanılmıştır. Türklerin yayıldığı bütün coğrafyada bunu takip edebilmek mümkündür. Türklerin Orta Asya’dan batıya doğru göçü İslam Sanatında yeni bir devir başlatır. Bu devrin başlangıcı Abbasi’ler döneminde Türk Hassa ordularının kattığı yenilikler görülmektedir. Samarra kazılarında Türk sanatının İslam sanatına kattığı yenilikler görülmektedir. Türkler İslam öncesinde Uygurlarda sırlı tuğla kullanmışlardır. Karahanlılar 11. yüzyıl, İran’da Büyük Selçuklular zamanında kullanımı Anadolu Selçukluları, Beylikler ve Osmanlı ile en üst seviyeye ulaşmıştır (Yetkin,1972: 15).

KAYNAKLAR

YETKİN, Ş., “Çini”, İslam Ansiklopedisi, C. 8, 1993, İstanbul, s. 329-335
YETKİN, Ş., Anadolu’da Türk Çini Sanatının gelişmesi, İstanbul, 1972
ÖNEY, G., İslam Mimarisinde Çini, Ada Yay., İzmir 1987